Hipertansiyon (Yüksek Kan Basıncı)

Hipertansiyon

  • Tansiyon Nedir?
  • Hipertansiyon Nedir? Evreleri Nelerdir?
  • Hipertansiyon Nasıl Teşhis Edilir?
  • Hipertansiyonun Nedenleri
  • Hipertansiyon Risk Faktörleri
  • Hipertansiyonun Komplikasyonları
  • Hipertansiyon Hakkında Önemli Bir Sır
  • Hipertansiyon Tedavi Yaklaşımları

Tansiyon Nedir?

Kan, kalbimizden aort ana arteri (atar damarı) aracılığı ile dokularımıza ulaştırılmak üzere fırlatılır. Kanın arter duvarına uyguladığı kan basıncına tansiyon adı verilir. Kalbin kasılarak kanı fırlattığı evredeki arterlere uygulanan basınca sistolik basınç (büyük tansiyon), kalbin kanla dolduğu evredeki arterlere uygulanan basınca diastolik basınç (küçük tansiyon) adı verilir. 

Kan basıncının normal değeri 120/80 mmHg olarak kabul edilir. Normal kan basıncı 135/85 mmHg’dan düşüktür. Kan basıncı 135-139/85-89 olduğunda normal-yükselmiş kabul edilir.


Hipertansiyon Nedir? Evreleri Nelerdir?

Tansiyonumuzun, yani kanımızın arter duvarına uyguladığı basıncın, normal sınırların üstünde olmasına hipertansiyon, altında olmasına ise hipotansiyon denir. Hipertansiyonun normal değerleri ve evreleri konusunda farklı kabuller vardır.

Amerikan Kardiyoloji Derneği (ACC) kılavuzuna göre;

  • Normal: Sistolik kan basıncı (SBP) 120 mmHg'nin altında, diyastolik kan basıncı (DBP) 80 mmHg'nin altındadır.
  • Yükselmiş: SBP 120-129 mmHg arasında, DBP 80 mmHg’nin altındadır.
  • Evre 1 hipertansiyon: SBP 130-139 mm Hg arasında, DBP 80-89 mmHg arasındadır.
  • Evre 2 hipertansiyon: SBP 140 mmHg veya üstü, DBP 90 mmHg veya üstüdür.
  • Hipertansif kriz: SBP 180 mmHg veya üstü, ve/veya DBP 120 mmHg veya üstüdür.
  • Evre 1: Sistolik kan basıncı 140-159 mmHg ve/veya diyastolik kan basıncı 90-99 mmHg arasında olan hastalar. 
  • Evre 2: Sistolik kan basıncı 160-179 mmHg ve/veya diyastolik kan basıncı 100-109 mmHg arasında olan hastalar. 
  • Evre 3: Sistolik kan basıncı 180 mmHg ve/veya diyastolik kan basıncı 110 mmHg veya üzerinde olan hastalar. 

Türk Kardiyoloji Derneği (TKD), 2023 yılında yayınladığı "Ulusal Hipertansiyon Tedavi ve Takip Kılavuzu"nda hipertansiyon evreleri;

  • Evre 1: Sistolik kan basıncı 140-159 mmHg ve/veya diyastolik kan basıncı 90-99 mmHg arasında olan hastalar. 
  • Evre 2: Sistolik kan basıncı 160-179 mmHg ve/veya diyastolik kan basıncı 100-109 mmHg arasında olan hastalar. 
  • Evre 3: Sistolik kan basıncı 180 mmHg ve/veya diyastolik kan basıncı 110 mmHg veya üzerinde olan hastalar. 

Hipertansiyon genellikle belirti göstermez. Baş ağrısı, burun kanaması, baş dönmesi, kızarmış yüz ve yorgunluk gibi belirtiler, normal tansiyona sahip kişilerde veya diğer hastalıklarda da görülebildiği için özgün olmayan göstergelerdir. Bu nedenle, hipertansiyon tıbbi bir muayene veya kalp hastalığı veya böbrek sorunları gibi komplikasyonlar gelişene kadar tespit edilemeyebilir. 


Hipertansiyon Nasıl Teşhis Edilir?

Kan basıncımız, yani tansiyonumuz gün boyunca değişir. Fiziksel aktivitelerimiz ve hormonlarımız ile oluşan duygularımız bu değişikliğe neden olur. Bu nedenle tansiyon ölçümünden önce beş dakika kadar dinlenmeli. Tansiyon yüksekliğine karar vermeden önce ölçümü yeterince uygun şartlarda tekrarlamalı. Risk faktörü olanlarda, daha önce yüksek ölçülenlerde daha sık izleme yapılmalıdır. 

Kendi kan basıncınızı ölçerken, uygun boyutta bir manşet ve dijital bir göstergeye sahip yüksek kaliteli bir ev monitörü kullanın.


Hipertansiyonun Nedenleri

Primer (Brincil) Hipertansiyonun Nedenleri

Primer hipertansiyonun kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik ve yaştan başka beslenme ve fiziksel aktivite düzeyini içeren yaşam tarzı öğelerinden etkilenir. Ayrıca, insanlar yaşlandıkça kan damarları sertleşir. Yani ateroskleroz gelişir. Bu ise kan basıncının yükselmesine neden olur.

Seconder (İkincil) Hipertansiyonun Nedenleri

Sekonder hipertansiyona ise pek çok hastalık yol açabilir. Örneğin:

  • Diyabetik nefropati
  • Kronik böbrek hastalığı
  • Glomerülonefrit  (Glomerüllerin iltihaplanmasıyla oluşan bir böbrek hastalığı)
  • İnterstisyel böbrek parankimal hastalıkları 
  • Primer aldosteronizm (Conn sendromu, Aldesteron hormonunun aşırı üretimi)
  • Cushing sendromu (Kortizol hormonun aşırı üretilmesi)
  • Aortun daralması
  • Böbrek arterinin daralması
  • Obstrüktif uyku apnesi
  • Polikistik over sendromu
  • Preeklampsi, Eklamsi

Bazı ilaçlar ve kimyasal ajanlar da doz ve süreye bağlı olarak hipertansiyon nedeni olabilirler.

  • Steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar (NSAID'ler), Aspirin ve türevleri.
  • Sodyum içeren antiasitler
  • Sarı kantaron gibi bazı bitkisel takviyeler
  • Sistemik kortikosteroidler
  • Monoamin oksidaz inhibitörleri gibi antidepresanlar
  • Kokain ve metamfetamin gibi eğlence amaçlı uyuşturucular
  • Nikotin
  • Alkol
  • Östrojenler, androjenler ve oral kontraseptifler

Hipertansiyon Risk Faktörleri
Hipertansiyona yakalanma olasılığını artıran başlıca faktörler vardır.
  • Aşırı kilo veya obezite.
  • Genetik yatkınlık: Ailede yüksek tansiyon öyküsü olması.
  • Irk: Yüksek tansiyon, siyah yetişkinler arasında daha yaygındır. 2017-2018 Amerikan Ulusal Sağlık ve Beslenme İnceleme Anketi'ne (NHANES) göre, Hispanik olmayan siyah nüfusun %57'sinden fazlasında, beyaz nüfusun ise yaklaşık %43'ünde hipertansiyonludur. 
  • Cinsiyet: Erkeklerin orta yaşta, kadınların ise ileri hipertansiyon geliştirme olasılığı daha yüksektir.
  • Yaş: NHANES'e göre, 60 yaş ve üzeri Amerikalı yetişkinler arasında hipertansiyon yaygınlığı kadınlarda yaklaşık %73 ve erkeklerde %75'in üzerindeydi. 55 ila 65 yaş arasındaki Amerikalılar için, yaşam boyu hipertansiyon geliştirme riskleri %90'ın üzerindedir.
  • Aşırı alkol tüketimi
  • Beslenme: Çok fazla işlenmiş gıda tüketen veya yüksek tuzlu, yüksek yağlı, yüksek şekerli diyet uygulayan kişiler daha fazla risk altındadır.
  • Fiziksel aktivite yetersizliği.
  • Stres: Stres kan basıncında geçici bir artışa yol açar. Stres bitince normale döner. Ancak sürekli stres altında olan kişilerde hipertansiyon gelişir. Özellikle çocukluk döneminde travmatik olaylar yaşayanlarda da travmanın yol açtığı stres nedeniyle hipertansiyon gelişir.
  • Diyabet.
  • Sigara veya tütün kullanımı.
  • Yüksek serum ürik asit düzeyleri: Proteinlerin yıkımında oluşan son ürün ürik asittir. Yüksek serum ürik asit düzeyleri kalıcı hipertansiyon gelişimine neden olur. Aşırı proteinli beslenme de hipertansiyon için bir risk faktörüdür.
  • Vardiyalı çalışma: Sabahın erken veya akşamın geç saatlerinde çalışan kişiler hormonal etkiye bağlı olarak artmış hipertansiyon riskine maruzdurlar. Bu bağlamda, düzensiz uyku da bir risk faktörüdür.
Hipertansiyonun Komplikasyonları 
Hipertansiyon, genellikle asemptomatik olduğu için çoğu birey için genellikle acil bir endişe kaynağı değildir. Ancak, kan basıncı genellikle 10 yıl veya daha uzun boyunca sürekli yüksek kaldığında endişe verici hale gelir. Çünkü artık komplikasyonlarla karşılaşma riski önemli ölçüde artar. Olası hipertansiyon komplikasyonları şunlardır:
  • Kardiyovasküler hastalıklar: Hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar için önde gelen risk faktörüdür.
  • Angina: Bu, daralmış kan damarlarından veya zayıflamış kalp kasından kaynaklanan göğüs ağrısıdır.
  • Kalp krizi: Kalbe giden kan akışı engellendiğinde, kalp kası yetersiz oksijen nedeniyle ölmeye başlar. Tıkanıklık ne kadar uzun sürerse, kalbe verilen hasar o kadar şiddetli olur.
  • Kalp yetmezliği: Kalbin diğer organlara yeterli kan ve oksijeni ulaştırma kapasitesinin yetersiz kalmasıdır.
  • Böbrek yetmezliği: Böbrek yetmezliği, böbreklerin metabolik atık maddeleri kan dolaşımından etkili bir şekilde filtreleyememesi durumunda ortaya çıkar.
  • Felç (İnme)
  • Nöbetler.
  • Periferik arter hastalığı: Bu durum, uzuvlara kan akışını kısıtlayan daralmış arterlerle karakterizedir.
  • Vasküler demans ve hafıza sorunları: Vasküler demans, tıkanıklıklar veya kısıtlamalar nedeniyle beynin bazı bölgelerine giden kan akışının, oksijenin ve besinlerin azalmasından kaynaklanır ve bilişsel yeteneklerde düşüşe neden olur. Hafıza da bozulabilir.
  • Ateroskleroz: Bu, iç astarlarında plak birikmesi nedeniyle atardamarların kalınlaşması veya sertleşmesidir. Yüksek tansiyon, damar duvarının kalınlaşmasına katkıda bulunur ve ateroskleroz riskini artırır.
  • Görme sorunları ve kalıcı körlük: Hipertansiyon gözdeki kan damarlarına zarar verebilir.
  • Pulmoner ödem: Bu, akciğerlerde alışılmadık bir sıvı birikimi anlamına gelir. Kalbin diyastolik disfonksiyonunu kötüleştiren yüksek tansiyondan veya ani hipertansiyon nedeniyle oluşan konjestif kalp yetmezliğinden kaynaklanabilir.
  • Aort anevrizması: Bu, oksijen açısından zengin kanı kalpten vücuda taşıyan vücudun en büyük atardamarı olan aort boyunca herhangi bir yerde oluşabilen bir çıkıntı veya şişliktir. Bu durum tehlikelidir çünkü anevrizma büyüyebilir ve yırtılabilir, bu da ciddi iç kanamaya ve yaşamı tehdit eden komplikasyonlara neden olabilir.
  • Tip 1 diyabet hastalarında nöronal hasarlar
  • Erektil disfonksiyon.
Hipertansiyon Hakkında Önemli Bir Sır
Aort damarımızda (aort yayı üstünde) ve şah damarımızda (karotis arter dallanma bölgesinde) kan basıncımızın ayarını sağlayan baroreseptörler adı verilen basınç regülatörleri vardır. Bunlar ancak 3 (üç) günde yeni basınca adapte olurlar. 

Bu kısaca şu anlama gelir. Fizyolojik sınırlar içinde, yeni kan basıncının ayar noktası, 3 gün sürekli yeni kan basıncında kalmayla mümkün olabilir.

Örneğin; tansiyonu normalde 140/90 mmHg olan bir kişin iyileştiğini varsaysak, kan basıncı 120/80 olabilmesi için en az 3 (üç gün) kan basıncının değişmeden 120/80 mmHg düzeyinde kalması gerekir. Yoksa tekrar eski ayar noktasına, 140/90 mmHg'ya çıkacaktır. 

Hipertansiyon Tedavi Yaklaşımları
Primer hipertansiyon, kesin nedeni ortaya konamadığından, açık bir tedavi yöntemi olmadığı kabul edilir. Bununla birlikte, farmakolojik ve farmakolojik olmayan müdahale kombinasyonuyla etkili bir yönetim elde edilebilir.

Sekonder hipertansiyon, altta yatan nedenlere odaklanılarak ve primer hipertansiyon için kullanılan tedavi yaklaşımlarının birçoğunun uygulanmasıyla hafifletilebilir. Tedavinin amacı, kan basıncını düşürerek normal düzeylerde seyretmesini sağlamaktır. Böylece komplikasyon riskinin önüne geçmektir. 

Hipertansif acil durumlarda, kan basıncının derhal düşürülmesi hayati önem taşır. Hastalar genellikle nitroprussid, fenoldopam, nikardipin veya labetalol gibi genellikle intravenöz olarak uygulanan ilaçlar kullanılarak yoğun bakım ünitelerinde tedavi görürler.

Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Kronik hastalıkların ve erken ölümlerin %80’nin yaşam stili değişiklikleriyle önlenebileceğini bilinmektedir. Hipertansiyon da bu hastalıklardan biridir. (Lifestyle as Medicine: The Case for a True Health Initiative, Am J Health Promot. 2018 Jul;32(6):1452-1458. doi: 10.1177/0890117117705949. Epub 2017 May 19.)

Kan basıncı yüksek olan kişilere, yaş, cinsiyet, diğer sağlık sorunlarının varlığı veya kardiyovasküler risk seviyesi ne olursa olsun mutlaka yaşam tarzı değişiklikleri önerilir. Bu sanılandan daha önemli ve tedavi sağlayıcıdır. Önemli olan sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerini rutin haline getirmektir. Bir gün, bir hafta, bir ay, bir yıl değil, yaşam boyunca bir alışkanlık halinde yapmaktır. Geçici olanın etkisi de geçici olur. 

Yüksek tansiyon birbiriyle kompleks ilişkiye sahip nedenler yumağı ile oluşsa da kişide tansiyonun kök nedenleri bulup, nedene yönelik ve kişiye özel tedavi yaklaşımı uygulanmalıdır. 

    Sağlıklı beslenin. Diyetin lif, potasyum, magnezyum açısından zengin olması tedaviye büyük katkı sağlar.  

    Sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemi çok geniş bir konudur. 

    Dengeli beslenmede altı besin öğesine de ihtiyaç duyarız. Su, mineraller, proteinler, yağlar, karbonhidratlar, mikrobesinler. Bunları ihtiyacımıza göre ve hipertansiyon düzeyine göre dengeli tüketecek bir diyet seçilmeli. 

    Örneğin DASH diyeti yüksek tansiyonu düşürür ve kolesterol seviyelerini iyileştirerek kalp hastalığı riskini azaltır. Sebzeleri, meyveleri, tam tahılları, yağsız proteinleri ve sağlıklı yağları öne çıkaran bu diyet, doymuş yağları, şekerle tatlandırılmış içecekleri ve tatlıları oldukça sınırlar.

    Akdeniz diyeti, hipertansiyon hastalarının uygulayabileceği bir diğer beslenme şeklidir. 

    Tuz (Sodyum Klorür, NaCl) alınımını kısıtlayın. Tuz vücut işleyişi için gereklidir. Hiç almamak yaşamla bağdaşmaz. Ancak kısıtlanabilir. Sodyum alımının günde 1.5 g ile altına sınırlandırılması önerilebilir. Hipertansiyon hastaları günde 2.5 g (yarım çay kaşığı) üzerine çıkmamaları gerekir. Çünkü normalin üstünde tuz alımı tek başına tansiyon gelişimine neden olur.

    Sodyum ve potasyum arasındaki hassas denge, kan basıncını yönetmede de çok önemlidir. Hazır paketli, rafineri gıdalarda, yüksek oranda işlenmiş gıda içeren diyetlerde bu mineraller arasındaki denge sıklıkla sodyum lehine bozulmakta ve yüksek tansiyona yol açmaktadır. 

    Aşırı sodyum, suyun tutulmasına, kan hacminin ve arteriyel basıncın artmasına neden olur. Tersine, potasyum, sodyumun etkilerini ortadan kaldırır ve kan damarlarını rahatlatır, böylece kan basıncını düşürür.

    İnsülin hormonunu sık ve fazla yükseltmekten kaçının. Yüksek insülin düzeyleri böbreklerden tuz atılımını engelleyerek yüksek tansiyon riskini arttırdığı bilinmektedir. İnsülin düzeyini yükselten asıl neden ise, kan şekerinin yükselmesidir. Kan şekeri, başlıca şeker ve diğer karbonhidratlar ile beslenmede yükselir. Dolayısıyla tansiyon hastaları için insülin düzeylerini sürekli yükseltmemeleri gerekir. 

    Düzenli yürüyüş ve egzersiz yapın. Haftada dört-beş gün en az 40-60 dakika yürüyüş tansiyonun regüle olmasını sağlar. Ayrıca 10-20 dakika aerobik beden egzersizleri de buna katkı sağlar.

    Yeterli ve sağlıklı su için. Sağlıklı bir su hijyenik olmalı, ağır metal, toksin içermemeli, dengeli mineral düzeyine sahip olmalı, alkali ve canlı olmalı. 

    Su böbrekler yoluyla beraberinde için o an fazla bulunan moleküllerin ve kimyasal toksinlerin atılımını artırabildiğinden bir düzeyde detoksifikasyona yol açacaktır. 
    Tuz (sodyum klorür) başta olmak üzere bu arınma yüksek kan basıncının düşmesine bir düzeye kadar katkı sağlar.

    İlerleyen yaşlarda su iştahının azalması da dikkate alınarak, günlük su tüketiminin bir miktar artırılması faydalı olabilir. Aşırı su tüketiminin hiponatremi (kanda sodyum azalması) gibi sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır.


    Sirke, asetik asit ve polifenollerden zengin içeriği ile kalp damar sağlığı için çok önemlidir. Elma sirkesi, kan basıncını düzenlemeye ve hipertansiyon riskini azaltmaya yardımcı olur. 
    Damar iç yüzeyindeki endotel hücre tabakasını destekler ve iyileştirir. İnfamasyonu tetikleyen sitokinleri azaltmasıyla ve içeriğindeki antioksidanlar ile kalp damar sağlığını destekler. Nitrik oksit üretimini artırmasıyla da damarlarda gevşemeyi sağlar. Ayrıca zengin potasyum içeriği, fazla sodyumun vücuttan atılmasına yardımcı olur, böylece mineral dengesini korur ve kan basıncını düşürür. Bilimsel bir çalışmada, sirkenin hem sistolik hem de diyastolik kan basıncını önemli ölçüde azaltabildiği gösterildi.
    Fazla kilolardan kurtulun. Kilo vermenin, kaybedilen her kilogram için kan basıncında yaklaşık 2,5/1,5 mmHg'lık bir azalmaya yol açtığı bulunmuştur.

    Kafein alımını sınırlandırın. 

    Yeterli ve düzenli uyuyun. Günde 6-8 saat ve düzenli uyku rutini oluşturun. 

    Stres ve duygu kontrolünüzü sağlayın. Olumsuz duygular stres hormonlarının salınımını ve sinirsel stres tepkisiyle kalp atış hızının artmasına ve daha yüksek kan basıncına yol açar. 

    Tedavi yaklaşımlarına olumlu bakış açısı ve tutum yaşam sitili haline gelecek rutinler ve aktiviteler oluşturmayı teşvik eder. Normal kan basıncı düzeyini sağlama başarısı için gereklidir. 
İlaçlar
Doktorlar genellikle, yaşam tarzı değişikliklerini ilaç kullanımından önce önerirler. Önce kan basıncını birkaç kez izlerler. Sürekli yüksek ise baştan itibaren ilaç önerebilirler. Farklı hipertansiyon ilacı türleri şunlardır:
  • Diüretikler: İdar söktürücü olarak bu ilaçlar, böbreğin farklı işlevlerini artırarak, vücuttaki fazla suyu ve tuzu idrar yoluyla uzaklaştırır. Diüretikler, ACE inhibitörleri başta olmak üzere tansiyon karşıtı diğer ilaçlarla kombine halde bulunabilirler. En sık kullanılan tiyazid grubu diüretiklerdir. 

  • Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ACE) inhibitörleri: Kan damarlarını daraltan bazı kimyasalları azaltır. Damar genişleyince basınç düşer. Daha düzgün kan akışına ve kalp pompalama verimliliğinin artmasına yol açar. Kaptopril ve türevi ilaçlar bu gruptadırlar. 

  • Beta adrenoreseptör blokerleri: Kalp atış hızını yavaşlatarak, kalp debisini azaltarak ve kan akışını iyileştirerek çalışır. Propronol türevi ilaçlar bu gruptadır. 

  • Kalsiyum kanal blokerleri: Kalsiyumun kan damarlarındaki damar duvarındaki düz kas hücrelerine girmesini engeller. Bu da damarlarının genişlemesine neden olur. Dihidropiridin, fenilalkilamin ve benzotiazepin türevleri bu gruptadır. Amlodipin ve nikardipin gibi.

  • Periferik etkili alfa adrenerjik blokerler: Kan damarlarını gevşeterek kanın vücutta daha kolay akmasını sağlar. Prazosin gibi. 

  • Anjiyotensin II reseptör blokerleri (ARB): Kan damarlarını daraltan, daha düzgün kan akışını ve gelişmiş kalp verimliliğini destekleyen doğal hormon anjiyotensin II'nin etkisini engeller. Bir örnek losartandır.

  • Vazodilatörler: Kan damarlarını gevşeterek kanın dolaşımını kolaylaştırır. Nitroprussid ve türevleri.

  • Merkezi etkili alfa adrenerjikler: Kalp atış hızını azaltır ve kan damarlarını gevşeterek daha kolay kan akışı sağlar. Rebound hipertansiyon riski nedeniyle şu anda eskisinden daha az yaygın olarak kullanılmaktadırlar.

  • Renin inhibitörleri: anjiyotensin II üretimi için önemli olan renini azaltır, böylece damar gevşemesine ve kalp pompalamasının iyileşmesine yol açar. Aliskiren gibi.

Doğal Yaklaşımlar
  • Sarımsak (Allium sativum): Sarımsak, kanser, kalp ve metabolik sorunlar, yüksek tansiyon ve diyabet gibi yaygın hastalıkları önlemeye yardımcı olabilir. Bu faydalar sarımsağın antioksidan, antiinflamatuar ve lipit düşürücü özelliklerinden kaynaklanmaktadır. 

    Hipertansiyonu olan 553 katılımcıyı içeren 12 çalışmanın 2019 tarihli bir meta-analizi, sarımsak takviyelerinin sistolik basıncı yaklaşık 8,3 mm Hg ve diyastolik basıncı yaklaşık 5,5 mm Hg düşürebileceğini, bunun standart antihipertansif ilaçlara benzer olduğunu bulmuştur. Bu azalma, kardiyovasküler riskte yüzde 16 ila yüzde 40 oranında bir azalma ile bağlantılıdır. Başka bir çalışmada,  sarımsak özütü, kan basıncını düşürdü ve nabız basıncını, nabız dalga hızını, arter sertliğini ve bağırsak sağlığını iyileştirdi. Bu nedenle, araştırmacılar bunu hipertansiyon tedavisi olarak güvenli ve etkili olarak değerlendirmektedirler.

  • Soğan (Allium cepa): Soğanda bulunan kuersetin hipertansif bireylerde gündüz ve gece sistolik basıncını önemli ölçüde düşürdüğü bulunmuş. 

    Bilimsel bir çalışmada 70 katılımcının katıldığı 2015 tarihli bir çalışmada, bir grup soğan kabuğu özü tozundan günde 162 miligram kuersetin alırken, diğer gruba plasebo verilmiş. Altı haftalık bir tedaviden ve ardından altı haftalık bir arınma döneminden sonra, hipertansiyonu olanlar arasında, kuersetin alan grup plasebo grubuna kıyasla 24 saatlik sistolik basınçta 3,6 mm Hg'lik bir düşüş yaşamış. 

  • Hint Fesleğeni, Tulsi (Ocimum sanctum): Ayurveda tıbbında değerli bir tıbbi bitkidir. Kan glikozunu, kan basıncını ve lipid seviyelerini normalleştirerek metabolik stresi hafifletebilir. 

    2017'de 24 insan çalışmasının sistematik bir incelemesi, iki çalışmada, sırasıyla 10 ve 12 gün boyunca günde bir veya iki kez 30 mililitre taze tulsi yaprağı suyu verilen hipertansif katılımcılar arasında kan basıncında önemli iyileşmeler bildirildiğini buldu.
     
  • Vitamin C: Vitamin C hem normal, hem de yüksek tansiyonu olan kişilerde kan basıncını düşürebilir.

    2002 yılında Tip 2 diyabetli kişiler üzerinde yapılan bir çalışmada, günlük 500 miligram C vitamini takviyesinin bir ay boyunca plasebo ile etkileri karşılaştırıldı ve kan basıncında 9,9/4,4 mmHg'lık önemli bir azalma keşfedildi. Araştırmacılar, C vitamini takviyesinin maliyet etkin ve faydalı bir ek tedavi olarak görmektedirler. 

    2020 yılında yapılan bir çalışmada, C vitamini takviyesinin esansiyel (primer, birincil) hipertansiyonu olan kişilerde kan basıncında da önemli bir düşüşe yol açtığı görüldü.


  • Koenzim Q10 (CoQ10): Koenzim Q10, vücutta, özellikle hücrelerin mitokondrilerinde bulunan doğal bir antioksidandır. Enerji üretiminde görev alır. CoQ10 takviyeleri genellikle kardiyovasküler sağlığı desteklemek için kullanılır. 

    1999 tarihli bir çalışmada, 30 hasta sekiz hafta boyunca günde iki kez 60 miligram CoQ10 aldı. Sonuçlar, sistolik basınçta 16 mm Hg ve diyastolik basınçta 9 mm Hg azalma yaşadıklarını gösterdi.


  • Balık yağı: Balık yağı, başlıca eikosapentaenoik asit (EPA) ve dokosaheksaenoik asit (DHA) adlı omega-3 yağ asitlerini içerir. 

    2022 tarihli bir meta-analiz, iki omega-3 yağ asidinin bir karışımından günde düzenli olarak 2 ila 3 gram tüketen kişilerin, EPA veya DHA tüketmeyenlere kıyasla hem sistolik hem de diyastolik basınçlarında ortalama 2 mm Hg'lik bir azalma yaşadığını ortaya koydu. Ek olarak, özellikle kardiyovasküler hastalık riski yüksek olanlar için kan basıncını düşürmede ekstra avantajlar sağlayabilir. Kan sulandırıcı olarak bilinen ilaçların etkinliğini artırabileceğinden dikkatli kullanılmalıdır. 

Lütfen soru ve yorumlarınızı yazınız...

Whatsapp, Instagram veya Facebook'tan soru sorabilirsiniz...

Bloguma abone olabilirsiniz...




Sorumluluk Reddi:
Bu blogdaki yazılar, sadece genel bilgilendirme amaçlıdır. Kendi kendine teşhis koymak için kullanılmamalıdır. Tıbbi muayene, teşhis, tedavi, reçete veya tavsiye yerine geçmez. Bir doktor-hasta ilişkisi oluşturmaz. Bir doktora danışmadan, tıbbi muayene, teşhis ve tavsiye almadan, sağlık rejiminizde veya diyetinizde herhangi bir değişiklik yapmamalısınız. Tıbbi bir durumla ilgili tüm sorularınız için her zaman bir hekimin veya nitelikli bir sağlık kuruluşunun tavsiyesine başvurun. Bu blog sitesi aracılığıyla edindiğiniz herhangi bir tavsiye, tedavi süreci, teşhis veya diğer herhangi bir bilgi, hizmet veya üründen sorumluluk kabul edilmez.

Yorumlar

  1. Selamlar Hocam müthiş bir çalışma sergilemişsiniz emeklerinize sağlık Sağlıcakla Kalın

    YanıtlaSil
  2. Maalesef günümüzdede her hastalıkda olduğu gibi Tansiyondada sokaktaki vatandaşa kadar insanlar ilaçların arkasına sığınıyor... Oysa günlük hafif egzersizleri yaparsak beslenme alışkanlığımızı ve en önemlisi MUTFAK KONFORUNU terk edersek herşey daha iyiye gider sevgilerimle İnci CAN 🍀

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer gerekiyorsa doktorumuzun tavsiyesiyle ilaç da kullanmalıyız. Fakat başka yapabileceklerimizin olduğunu bilmemiz de önemli. Doğru bilgilenmemiz farkındalığımızı artıracaktır. Teşekkürler..

      Sil
  3. Tansiyonu doğru ölçme nasıl yapılır? Bunu da yazarmısınız?

    YanıtlaSil
  4. Şeker hastalığı ile bir bağlantısı var mı
    Kronik şeker hastasıyım nadiren de olsa tansiyon nırmalden biraz yüksek çıktığı oldu 🙏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kusura bakmayın, sorunuzu şimdi gördüm. Kısaca şöyle ifade edeyim.

      Birçok risk faktörü ortaktır. Stres, gibi. Şeker hastalığında, damarlarımız da hasarlanır. Ateroskleroz (damar sertliği) gelişmesi daha fazladır.

      Şeker hastalığında artan insülin hormonu, tuz ve beraberinde su tutulumunu artırır. Damarların gevşemesini engeller.

      Sonuçta, şeker hastalarında yüksek tansiyon daha sık görülür. Öncelikle stres, hareketsizlik, sağlıksız beslenme gibi kök nedenleri ortadan kaldırmanın yoluna bakılmalı.

      Sil

Yorum Gönder

Lütfen yazınız….

Diğer Yayınlar

Vertigo

SIBO (Small Intestinal Bacterial Overgrowth) (İnce Bağırsakta Bakteriyel Aşırı Çoğalma)

Böbrek Taşları

PROSTAT KANSERİ

Fibromiyalji

Endometriozis

KABIZLIK (KONSTİPASYON)

"ÖNCE HASTA OLMA" Sağlıklı Yaşam Dalları

ViTAMİN D SIRLARI