Endometriozis
Endometriozis
- Endometriozis Nedir?
- Endometriozis Belirtileri
- Endometriozis Nedenleri
- Endometriozisin Çeşitleri
- Endometriozis Riski Yüksek Kişiler
- Endometriozis Teşhisi
- Endometriozis Komplikasyonları
- Endometriosiz Tedavisi
- A-Zararlı Etmenlerden Kaçınma
- B-Endometrioziste Beslenme
- C-Endometrioziste Diyetler
- D-Bağırsak Sağlığını ve Bağışıklığı Desteklemek
- E-Besin Takviyeleri
- F-Yaşam Tarzı Stratejileri
- G-Geleneksel Tedavi Yaklaşımı
- H-Diğer Tedavi Yaklaşımları
- Endometriozisten Korunma
Endometriozis Nedir?
Endometriozis, üreme çağındaki kadınların yaklaşık %10'unu etkileyen kronik bir inflamatuar hastalıktır. Pelvik ağrıların %80 nedeni endometriozistir. Açıklanamayan kısırlığın %63 kadarında neden endometriozistir.
Rahim (uterus) iç yüzeyine endometrium denir. Bu endometrium dokusunun rahim kas tabakalarının arasında veya rahim dışında da bulunması durumuna endometriozis denir. Şiddetli ağrı ve diğer bulgulara neden olur.
Yanlış teşhis, şiddetli mens ağrısının normal kabul edilmesi, durumun karmaşıklığı, teşhisinde invaziv tanı cerrahisine olan ihtiyaç endometriozis teşhisini geciktirir.
Geleneksel tedaviler, genelde endometriozisi tüm vücut doğası ve yaşam tarzı ile ele almadıkları için yetersiz kalır. Etkili yönetim, bütüncül ve kişiselleştirilmiş bir yaklaşım ile mümkündür.
Endometriozis Belirtileri
Endometriozis, yaşam kalitesini ve günlük aktiviteleri etkiler. Endometriozisin ilginç bir özelliği, semptomların şiddeti her zaman hastalığın kapsamıyla uygunluk göstermez. Şiddetli endometriozisi olan kadınlarda minimal semptomlar olabilirken, hafif endometriozisi olan bazılarında yoğun ağrı olabilir. Bazılarında ise hiçbir semptom olmayabilir ve endometriozis olduklarını ancak doğurganlık sorunları için yardım ararken keşfedebilirler.
Kronik pelvik veya alt karın ağrısı: Genellikle kadınları tıbbi yardım almaya yönlendiren en belirgin semptomdur. Bu ağrı sürekli veya döngüsel olabilir. Genelde adet döneminde daha da kötüleşir.
Ağrılı adet dönemleri (dismenore): Adet öncesi başlayıp birkaç gün sonrasına kadar uzayabilen şiddetli adet krampları olur.
Sırt ağrısı: Sırt alt kısmında ağrı yaygındır. Sıklıkla adet ağrısı ve pelvik ağrı ile birlikte görülür.
Ağır veya düzensiz adet kanamaları: Normalden daha ağır adet kanaması, adet dönemleri arasında kanama veya daha sık döngüler görülebilir.
İlişki sırasında veya sonrasında ağrı.
İdrar semptomları: Mesanenin dolması veya idrara çıkma sırasında ağrı veya özellikle adet döneminde artan idrar sıklığı.
Ağrılı bağırsak hareketleri: Bağırsak hareketleri sırasında rahatsızlık veya ağrı, genellikle ishal, kabızlık veya şişkinlikle birlikte, özellikle adet döneminde görülebilir.
Yorgunluk: Kronik yorgunluk görülür. Adet döneminde daha da kötüleşir.
Kısırlık: Kısırlık, endometriozisli kadınların yüzde 30 ila 50’sini etkiler (American Society for Reproductive Medicine (ASRM)). Endometriozisli kadınların hamile kalma olasılığı, hastalığı olmayan kadınlara göre 2-3 kat daha düşük olabilir (2012).
Bu semptomlar başka rahatsızlıklarda da görülebildiği için, endometriyozis teşhisi öncelikle önemlidir. Erken teşhis ve tedavi, bulguları yönetmek, hastalığın ilerlemesini önlemek ve doğurganlığı korumak için yardımcı olabilecektir.
Endometriozis Nedenleri
Endometriozis kesin nedeni tam olarak anlaşılmamıştır. Genetik, hormonal, bağışıklık ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonunu içerdiğini araştırmalar göstermektir. Bağışıklık disfonksiyonu önemli rol oynamaktadır.
Endometrial Benzeri Hücrelerin Kökenleri
Endometriozis, uterus iç yüzeyini (endometriumu) kaplayan hücrelere benzer hücrelerin, uterusun dışında ortaya çıkmasıyla başladığı düşünülür. Bu hücreler yumurtalıklar, fallop tüpleri, pelvik boşluk, mesane, sindirim sistemi ve nadir durumlarda dalak ve merkezi sinir sistemi gibi çeşitli yerlerde ortaya çıkabilir. Bu hücrelerin uterusun dışında nasıl ortaya çıktığına dair teoriler vardır:
- Doğumda mevcudiyet: Fetal gelişim sırasında meydana geldiği anlamına gelir.
- Retrograd adet kanaması: Adet kanının pelvik boşluğa geri akması ve beraberinde endometrial hücreleri taşıması durumunda oluşur. Kadınların yüzde 90'ında retrograd adet kanaması görülür.
- Yayılma: Lenf sistemi veya kan damarları yoluyla endometrial hücreler yayılabilir.
- Metaplazi: Hücreler, değişerek rahim dışında endometrium benzeri hücrelere dönüşebilir.
Çoğu durumda, endometrial benzeri hücreler endometriozise dönüşmez. Dönüştüklerinde ise, bağışıklık sistemini tetikleyerek kronik inflamasyona ve anormal bağışıklık fonksiyonuna yol açabilir.
Normalde bağışıklık sistemimiz anormal yerleşimli hücreleri yok eder. Endometrioziste ise aksine, onları aktive eder. Östrojen etkisiyle bağışıklık sistemi, hücrelerin dokulara yapışmasına ve kendi kan tedariklerini ve sinir bağlantılarını oluşturarak büyümesine yardımcı olur. Adeta bir kanser hücresi gibi.
Bu hücreler, yüzeysel implantlar, yumurtalık kistleri veya derin infiltratif hastalık olarak görülebilen lezyonlar oluşturur. Lezyonlar adet döngüsü sırasında kanar, normal endometrial yerleşim olmadığından kanın vücudu terk etmesinin bir yolu yoktur. Lezyonlar kendi östrojenlerini ve iltihaplı maddelerini üretirken, normalde büyümelerini sınırlayan progesterona karşı dirençli hale gelirler.
Sonuç olarak, aşırı östrojen ve progesteron direncinin birleşimi, inflamasyon ve oksidatif stres döngüsüyle daha fazla doku hasarına ve lezyon büyümesine yol açar.
Ağrı ve Sinir Sistemi Yeniden Şekillendirme
Lezyonlar endometriozis ağrısının tek nedeni değildir. Kanıtlar, Endometriozis hem periferik hem de merkezi sinir sistemlerinde değişikliklere yol açabilmektedir. Sinirleri uyaranlara karşı daha hassas hale gelir. İltihaplanmalar oluşur. Ağrı eşiği düşer ve kolay bir şekilde ağrı ortaya çıkar. Bu durum, cerrahi olarak endometriozis lezyonlarının cerrahi olarak çıkarılmasına rağmen, kadınların ağrıyı hissetmelerinin nedenini açıklar.
Endometriozisli kadınların %70-80’inde interstisyel sistit, %50-70’inde irritabl bağırsak sendromu ve aşırı aktif mesane sendromu gibi duyusal işlev bozukluğunu içeren rahatsızlıklar görülür.
Endometrioziste Ağrılı Adet Dönemleri ve Kısırlık
Endometriozis, ağrılı adet dönemlerine ve kısırlığa çeşitli yollarla yol açabilir:
Kronik inflamasyon: Pelvik lezyonlar, adet döneminde kramp ve ağrıya yol açan inflamasyona neden olur.
Üreme süreçlerinin bozulması: İltihaplanma yumurta gelişimini, yumurtlamayı ve döllenmeyi olumsuz etkiler.
Yapısal değişiklikler: Lezyonlar ve skar dokusu pelvik organların yapısını değiştirebilir, fallop tüplerini tıkayabilir veya yumurta hareketini engelleyebilir.
Hormonal dengesizlikler ve ağrıya neden olan kimyasallar: Endometriozis hormonal dengesizliklere neden olabilir ve adet ağrısını yoğunlaştıran ve embriyonun rahime yerleşmesini engelleyen prostaglandinler gibi kimyasalların salınmasına yol açabilir.
Endometrioziste Mikrobiyota Rolü
Endometriozisli kadınların bu hastalığı olmayanlardan farklı bağırsak, vajina, karın zarı (periton) boşluğundaki bakteri florası bulunur. Bu disbiyotik flora, endometriosizte önemli rol oynayabilir.
Bağırsak mikrobiyomu östrojen metabolizmasını etkiler ve östrojen seviyeleri de mikrobiyomun bileşimini etkileyebilir. Bu çift yönlü ilişki, biri birini kötüleştirebilir.
Genetik ve Epigenetik Faktörler
Genetik faktörler bireyleri endometriozise yatkın hale getirebilir, ancak genler epigenetik değişikliklerle açılıp kapatılabilir - DNA dizisini değiştirmeyen gen ifadesindeki değişiklikler. Hem genetik hem de epigenetik faktörler vücudun hormonlara, inflamasyona ve endometriozisle ilgili diğer süreçlere verdiği yanıtı etkiler. Özellikle epigenetik değişiklikler geri döndürülebilirdir ve diyet, stres ve fiziksel aktivite gibi çevresel ve yaşam tarzı faktörlerinden etkilenebilir. Bu, hedeflenen yaşam tarzı değişiklikleri yoluyla durumu yönetmek için umut verici bir yol sunar.
Endokrin Bozucu Kimyasallar (EBK'lar)
EBK'lar hormonları taklit edebilir veya onlara müdahale edebilir. ve endometriozis ile ilişkilendirilmiştir. EBK'lar hormon üretimini, metabolizmayı ve atılımı bozarak, inflamasyonu, oksidatif stresi ve bağışıklık fonksiyonunda değişiklikleri teşvik eden dengesizliklere yol açar. Araştırmalar, hamilelik sırasında EBK'lara maruz kalan kadınların kızlarının endometriozis geliştirme riskinin daha yüksek olabileceğini göstermektedir.
Endometriozisle İlişkili Endokrin Bozucu Kimyasallar:
Dioksinler: Et, süt ürünleri ve balık gibi yağlı yiyeceklerde, endüstriyel alanlarda ve yanan plastik veya işlenmiş odunlardan çıkan dumanda bulunan bu kalıcı organik kirleticilerin endometriozis riskini artırdığı bilinmektedir.
Fitalatlar: Plastiklerde, gıda ambalajlarında, vinil döşemelerde, kozmetiklerde, kişisel bakım ürünlerinde, bazı oyuncaklarda bulunur. Endometriozisle ilişkilendiren çalışmalar bulunmaktadır.
Bisfenol A (BPA): Östrojen benzeri özelliklere sahip bir plastik bileşeni olan BPA, yiyecek kaplarında, konserve astarlarında, diş dolgularında ve kasa fişlerinde bulunur.
Organoklorinler: Pestisitlerde kullanılır. Organoklorinler kirlenmiş toprak, su ve yağlı yiyeceklerde bulunur. Endometriozis ile ilişkilendiren çalışmalar vardır.
Endometriozisin Çeşitleri
Endometriozis, lezyon gelişimi ve yerleşimine göre üç çeşit olarak değerlendirilir:
Yüzeysel peritoneal endometriozis: Lezyonlar pelvik peritonda (pelvisin içindeki ince zar) oluşur ve vakaların yüzde 15 ila 50'sini oluşturur.
Yumurtalık endometrioması: Yumurtalık kistleri vakaların yüzde 2-10'unda, kısırlık sorunu olanların ise yüzde 50'sinde görülür.
Derin infiltratif endometriozis: Lezyonlar, vajina, mesane ve bağırsak gibi karın zarının arkasındaki dokulara ve organlara doğru büyür. Bu tip vakaların %20'sinde görülür ve %5 ila %12'sinde bağırsak tutulumu görülür.
Vakaların yaklaşık yüzde 20'si bu kategorilere uymuyor; pelvis dışında nadir görülen durumlar da var.
Tanıdan sonra, endometriozis lezyonların şiddetine göre belirlenen dört aşamadan birine sınıflandırılabilir. Bu aşamalar sınıflandırmaları öneren kuruluşa bağlı olarak değişir. American Fertility Association (AFS) ve American Society for Reproductive Medicine (ASRM) tarafından önerilen aşamalar şunlardır:
Evre I: Hafif (AFS) veya minimal (ASRM)
Evre II: orta (AFS) veya hafif (ASRM)
Evre III: şiddetli (AFS) veya orta (ASRM)
Evre IV: yaygın (AFS) veya şiddetli (ASRM)
Enzian sınıflandırmaları derin infiltratif endometriozisi daha ileri sınıflara ayırır.
Endometriozis Riski Yüksek Kişiler
Endometriozis gelişme olasılığını artıran faktörler şunlardır:
- Cinsiyet: Endometriozis, öncelikle kadınları etkiler. Erkeklerde çok nadir vakalar bildirilmiştir. Fetal gelişim sırasında kalan doku nedeniyle olduğu düşünülür.
- Yaş: En fazla 25-45 yaş aralığındaki kadınlarda görülür. Menopoz sonrası kadınların yüzde 2-5'inde, ilk adet başladıktan sonra ergenlik döneminde ve nadiren ilk adet dönemlerinden önce de görülebilir.
- Adet ve üreme geçmişi: Erken adet başlangıcı ve kısa adet döngüleri, endometriozis riskini artırır. Dolaşımdaki östrojenin daha yüksek olması bu risk artışına neden olur. Doğum yapmış olmak ve oral kontraseptif kullanmak daha düşük risk nedenidir.
- Etnik köken: Asya kökenli kadınlarda daha yaygındır. Afrika ve Hispanik kökenli kadınlarda ise daha az yaygın olabilir. Ancak bu farklılıkların biyolojik, sosyokültürel farklılık, sağlık hizmetlerine erişim faktörlerinden hangisinden kaynaklandığını bilememekteyiz.
- Aile öyküsü: Ailede endometriozis hastası birinci derece yakını olan bir kadının riski 7 kat fazladır.
- Omega-6 yağ asitleri: İnflamatuar omega-6 yağ asitleri riski artırabilir. Tersine, omega-3 yağ asitlerinin daha yüksek alımı, azalmış riskle ilişkilidir.
- Vücut kitle indeksi (VKİ): Bazı bilimsel araştırmalar, hem yüksek VKİ'nin (30'un üzerinde) hem de düşük VKİ'nin endometriozis riskini artırabileceğini ifade etmektedir. Obez kadınlar genellikle daha şiddetli adet ağrısı bildirmektedirler, Vücut yağının östrojen ve iltihaplanmaya neden olan maddeler üretmesinden kaynaklanabilir (1).
- Alkol: Bazı çalışmalar alkolle artan riski gösterirken diğerleri hiçbir etki göstermemektedir (2). Haftada üçten fazla içki içildiğinde, daha yüksek bir risk bildiriliyor. Bu muhtemelen alkolün östrojen seviyeleri ve inflamasyon üzerindeki etkisine bağlıdır.
- Kafein: Kafeinin endometriozis üzerindeki etkilerine dair çalışmalar da farklı sonuçlar içerir. Bazıları hiçbir etki göstermezken, birinde günde 300 miligramın üzerinde kafein alımında ilişki saptanmıştır.
- Düzenli egzersiz: Bulgular egzersiz türüne göre değişir. Haftada üç veya daha fazla aerobik egzersiz yapmak ve haftada iki kez güç antrenmanı yapmak endometriozis riskini yüzde 40 ila 80 oranında düşürebilir.
- Uzun süre oturma: Uzun süre oturmanın risk artışıyla ilişkili olduğu bilinmektedir.
- Gece çalışması: Beş yıl veya daha uzun süre dönüşümlü gece vardiyasında çalışmak riski artırır.
- İstismara Uğramak: Fiziksel ve cinsel istismara uğrayanların endometriozise yakalanma olasılığı daha yüksektir.
Endometriozis Teşhisi
Endometriozis teşhisi zor olabilir. Çünkü diğer rahatsızlıkları taklit edebilir. Bundan dolayı sıklıkla teşhisi geç olmaktadır. Özgeçmiş ve fizik muayene ile ön değerlendirmeden sonra, yoğun adet kanaması gibi bazı hastalıklarla ayırıcı tanısı yapılabilmesi için tam kan sayımına bakılır.
Maalesef tüm araştırmalara rağmen, endometriozis için bir biyobelirteç (biomarker) bulunmamaktadır. CA-125, endometrioziste normal veya hafif düzeyde artar. Şiddetli endometrioziste ise daha belirgin, 35 U/mL’nin üzerinde artabilir. Fakat yumurtalık (over) kanseri, pelvik inflamatuar hastalık (PID) ve fibroidler gibi durumlarda da artabildiği için spesifik bir marker değildir. Tanı koydurmaz. Fakat hastalığın ilerlemesini takipte kullanılır. Endometriyozis cerrahisi sonrasında düşmesi beklenir.
Ultrason ve MRI gibi görüntüleme teknikleri küçük ve yüzeysel losyonları güvenilir bir şekilde tespit edemediğinden, kesin tanı için, cerrahi olarak alınan biyopsinin mikroskobik incelemesi gerekir.
Genellikle laparoskopik cerrahi ile alınan dokular kullanılır. Açık cerrahi ameliyatı (laparotomi), yaygın tutulumlu endometriozis vakalarında gerekebilir.
Endometriozis Teşhisinde Fonksiyonel Tıp Yaklaşımı:
Fonksiyonel tıp yaklaşımında altta yatan nedenler, katkı sağlayan faktörleri saptamak için bütüncül ve kişiye özel değerlendirmeler yapılır. Bu bağlamda şunlar araştırılabilir:
Çevresel toksinler: Maruz kalınan endokrin bozucular veya kimyasal toksinler hormonal dengesizliklere ve inflamasyona yol açabilir.
Ağır metal toksisitesi: Bağışıklık ve doku fonksiyonlarını olumsuz etkiler.
Vajina Mikrobiyota Analizi: Vajinal mikrobiyota kompozisyonu ve pH değerlendirmesini sağlar. Şayet pH 4,5 ve üzeri ise mikrobiyota açısından sorun teşkil eder.
Hormonal Değerlendirme: Özellikle östrojen ve metobolitlerinin değerlendirilmesi önemlidir.
İnce bağırsakta bakteriyel aşırı çoğalma (SİBO) ve İrritabl bağırsak sendromu (İBS): Endometiozis ile arasındaki ilişki nedeniyle sindirim sistemi bulunuyorsa Nefes Testi ile SİBO araştırması yapılabilir.
Dışkı Analizi: Bağırsak geçirgenliği, inflamasyon, paraziter ve bakteriyel komposizyon hakkında bilgi verir.
İnflamatuvar Değerlendirme: C-Reaktif protein (CRP), Galectin-3 gibi testler ile değerlendirilir.
Bunların dışında yine kişinin durumuna bağlı olarak gıda alerjisi, Gluten enteropatisi (Çölyak Hastalığı), kişinin sağlıklı ve dengeli beslenme durumu gibi birçok yönüyle araştırılabilmektedir.
Endometriozis Komplikasyonları
- Fiziksel aktivite, yaşam kalitesi, iş verimliliği azalması yaşanır. Bu durum kişiyi emosyonel ve duygusal açıdan olumsuz etkiler. Uyku kalitesi de düşer.
- Düzenli yumurtlama (ovulasyon) bozulabilir. Cinsel fonksiyonlar bozulabilir. Embriyonun rahime (uterusa) tutunması zorlaşabilir. Bunlar da kısırlık nedeni olabilir.
- Yapışıklıklara bağlı anatomik bozulmalar olabilir. Fallop tüplerinde tıkanıklara yol açabilir. Bu da yumurtanın overden uterusa ulaşmasını engeller. Kısırlığa yol açabilmektedir.
- Düşük, erken doğum, kanama, plasenta sorunları, fetal büyüme kısıtlaması, yüksek tansiyon ve sezaryen doğum gibi gebelik komplikasyonları ortaya çıkabilir.
- Bağırsak ve mesane fonksiyonları bozulabilir.
- Otoimmün hastalıkların görülme ihtimali artmıştır. Bağışıklık fonksiyonlarının bozulması sonucunda Lupus, çölyak, sjögren sendromu, romatoid artrit, multiple skleroz, inflamatuar bağırsak hastalıkları, Addison hastalığı, otoimmün tiroid hastalıkları gibi birçok hastalığın görülme sıklığı normalden fazladır.
- Yumurtalı (over) kanseri gelişebilir.
Endometriosiz Tedavisi
Endometriozis hastası kadın duygusal, zihinsel ve sosyal açıdan sorunlar yaşar. Anksiyete (kaygı) ve depresyon oluşabilir. Yaşanan ağrı konusunda endişelenmek, daha kötü olacağını düşünmek, ağrıyı yoğunlaştırabilir. Tersine, farkındalık, egzersiz, sağlıklı ve dengeli beslenme gibi bir kısım yöntemler, bununla baş edebilmeyi kolaylaştıracaktır. Yaşam kalitesini artıracaktır.
Endometriozisin karmaşık doğası ve farklı tetikleyiciler, her tedavi yaklaşımının herkes için işe yaramasına neden olmaktadır. Etkili bir yaklaşım için, farklı yöntemlerin kombinasyonu işe yaraya bilmektedir. Doğal ve geleneksel tedavi yaklaşımları, bilimsel araştırmalara dayanmaktadır.
A-Zararlı Etmenlerden Kaçınma
Çevresel toksinler, ağır metaller, gıda hassasiyetleri, enfeksiyon ve inflamasyon oluşturan ajanlar, sağlıklı olmayan beslenme alışkanlıklar, kaçınılması gerekli olan faktörler arasında yer alır. Beslenmeyi ayrıca ele alacağız.
B-Endometrioziste Beslenme
Sağlıklı bir bağırsak, endometriozisi yönetmek için olmazsa olmazdır. Bağırsak mikrobiyomu, bağırsak-beyin ekseni aracılığıyla bağışıklık fonksiyonunu, hormon düzenlemesini ve hatta beyin sağlığını etkiler. Bağırsak astarı, zararlı maddelerin kan dolaşımına girmesini ve iltihaplanmaya neden olmasını engelleyen bir bariyer görevi görür. Bu bariyer "sızdırdığında" veya hasar gördüğünde, endometriozis semptomlarını kötüleştirebilir ve zararlı bakterilerin veya toksinlerin kan dolaşımına girmesine izin verebilir.
Sağlıklı ve dengeli bir beslenme, hormon dengesini sağlanmasında, antioksidan seviyelerini artmasında, iltihabi yanıt oluşumunun engellenmesinde çok önemlidir. Hatta doğru besin maddeleri, semptomları azaltmaya ve iyileştirmeye yardımcı olur.
Lifli Beslenme: Dolaşımdaki zararlı östrojen seviyelerini azaltmaya ve faydalı bağırsak bakteriler beslemeye lifli beslenme yardımcı olur. Günde en az 25 gram lifli beslenme yeterli olacaktır. Sebze başta olmak üzere, meyveler baklagiller ve tam tahıllar lif zengini besinlerdir.
Sağlıklı yağlar:, Chia tohumu, keten tohumu, ceviz, balık, semizotu gibi omega-3 kaynakları faydalı olacaktır. Trans yağlar, katı margarin yağları, yüksek ısıya maruz kalmış endüstriyel yağlar ise genel sağlığı olumsuz etkilediği gibi endometriozis açısından da kaçınılması gerekir.
Glutensiz beslenme: Besinlerle alınan aşırı gluten, gluten hassasiyetine yol açarak otoimmün reaksiyona neden olabileceği gibi, bağırsak geçirgenliğini de bozabilmektedir. Bir çalışmada, endometriozisli kadınların %75'inin glutensiz beslenme sonucu daha az ağrı yaşadıkları saptanmıştır.
Dengeli beslenme: Kompleks karbonhidratlar, yağsız proteinler, sağlıklı yağlar ve sebzeleri içeren dengeli beslenme, kan şekeri seviyelerini dengelemeye yardımcı olacaktır. Metabolik sendrom, endometriozisle ilişkilidir. Hormonal dengesizlikleri ve iltihabı kötüleştirebilir.
Antiinflamatuvar beslenme: Zencefil, zerdeçal, yeşil sebzeler, kuruyemişler, çilek, somon gibi yağlı balıklar ve zeytinyağı tüketimi inflamasyonu azaltmaya yardımcı olan besinler olarak sayılabilir. İltihap yanıtını azaltmak için beslenmede tavsiye edilebilir.
Antioksidan beslenme: Oksidatif stresin azaltılması, antioksidan açısından zengin beslenmeyle sağlanabilir. Meyveler, sebzeler, kuruyemişler ve sağlıklı tohumlar, antioksidan açısından zengindir.
Turpgiller ile beslenme: Brokoli, karnabahar, kara lahana ve Brüksel lahanası gibi sebzeler, vücutta detoksifikasyonu ve daha sağlıklı bir östrojen dengesini destekleyen indol-3-karbinol içerir. İnflamasyon karşıtı, antikanser etkinliğe sahip ve hücre sağlığını desteklemeye yardımcı sülforafan barındırırlar.
Kırmızı etten Kaçınmak:
Kırmızı eti fazla tüketiminin, hayvanın doğal veya suni beslenmesinden bağımsız olarak endometriozis riskini artırdığı bulunmuştur. Oksidatif stresi artırabilen hem demiri, fazla omega-6 yağ asidi içeriği, hormonal dengesizliklere ve iltihaplanmaya yol açabilen büyüme hormonları bu risk artışına neden olmaktadır.
C-Endometrioziste Diyetler
Besinler, düzgün bir şekilde parçalanıp emilemiyorsa en sağlıklı diyet bile işe yaramayabilir. Bu yüzden sindirimi ve emilimi optime etmek, sağlıklı ve dengeli beslenmek gibi çok önemlidir. Stres, ilaçlar ve farklı bağırsak sorunları sindirimi bozabilir. Besin emilimi için yeterli mide asidi ve sindirim enzimleri eksikliği de sindirimi bozabilir. Bu nedenle, bağırsak sağlığını iyileştirmek, diyet yoluyla endometriozisi yönetmenin anahtarıdır.
Eliminasyon diyeti: Gıda hassasiyetlerini belirleyerek, iltihabı azaltarak veya sindirim sorunlarını hafifleterek semptomlarını yönetmeye yardımcı olabilir. Kısıtlayıcı olmaları nedeniyle, profesyonel bir rehberlik ile sadece hedeflenen süre içinde uygulanmalıdır.
Süt ürünleri, glüten, soya, yumurta ve kırmızı et gibi yaygın iltihaplı yiyecekler 4-6 hafta süreyle diyetten çıkarılır. Sonrasında, semptomlara dikkat edilerek yiyecekler tek tek yeniden verilir. Endometriozis semptomlarını kötüleştiren bireysel gıda hassasiyetlerinin belirlenmesi için uygulanır.
Düşük FODMAP diyeti: FODMAP'ler fermente edilebilir oligosakkaritler, disakkaritler, monosakkaritler ve poliollerdir. Yani küçük moleküllü karbonhidratlardır. Bu fermente edilebilir karbonhidratlar, sindirim semptomlarına yol açabilir. Yüksek FODMAP içeren yiyeceklere örnek olarak buğday, süt ürünleri, soğan ve fasulye verilebilir. Endometriozisi olan ve aynı zamanda IBS'si olan kadınlar için düşük FODMAP içeren bir diyet şişkinliği, gazı ve karın ağrısını azaltmaya yardımcı olabilir. Diyet, birkaç hafta boyunca yüksek FODMAP içeren yiyeceklerden kaçınmayı ve ardından tetikleyicileri belirlemek için bunları yavaşça tekrar tüketmeyi içerir.
Otoimmün protokol (AIP) diyeti: Paleo diyetinin daha katı bir biçimidir.Tahılları, baklagilleri, süt ürünlerini, yumurtaları, patlıcangilleri, kuruyemişleri, tohumları ve işlenmiş gıdaları keserek iltihabı azaltmayı ve bağırsak sağlığını desteklemeyi amaçlar. Endometriozis için özel olarak incelenmemiş olsa da, Hashimoto'lu kadınlarda iltihabı azalttığı ve bağışıklık sistemini düzenlediği ve iltihaplı bağırsak hastalığında iltihabı azalttığı ve remisyon sağladığı gösterilmiştir .
D-Bağırsak Sağlığını ve Bağışıklığı Desteklemek
Bağırsak iyileşmesini desteklemek, güçlü bir bağırsak bariyerini korumak ve sağlıklı bir mikrobiyomu desteklemek için şu stratejileri göz önünde bulundurun:
- L-glutamin açısından zengin besinler: Ispanak, lahana ve otla beslenmiş sığır eti
- Çinko kaynakları: İstiridye, sığır eti, kabak çekirdeği ve mercimek
- Omega-3 yağ asitleri: Yağlı balıklar (somon, sardalya), chia tohumları ve ceviz
- Fermente gıdalar: Mikrobiyom çeşitliliğini artırmak için lahana turşusu, kimchi ve kefir
- Prebiyotik besinler: Yararlı bağırsak bakterilerini beslemek için laactoferrin, sarımsak, soğan, kuşkonmaz ve muz
E-Besin Takviyeleri
Sağlıklı ve dengeli beslenmenin ötesinde, endometriozisin semptomlarını ve ilerlemesini azaltan besin desteklerini kullanmak bu hastalıkla başa çıkmak için ihtiyaçtır. Bunların bazısı, aynı zamanda vücudumuzun ihtiyaç duyduğundan daha az bulunan mikro-besinlerdir.
Endometriozisli kadınlarda en sık görülen eksiklikler vitamin B6, B9 (folat) ve B12, magnezyum, demir, çinko ve selenyumdur.
Endometriozisli kadınlarda, ağrıyı hafifletmeye, iltihabı azaltmaya, lezyonları yönetmeye veya programlanmış hücre ölümünü (apoptozis) destekleyen takviye oldukça işe yarar oldukları bulunmaktadır:
Kırmızı et, endometriozisi olan kişilerde sıklıkla eksik olan demir, çinko ve selenyum gibi temel besinleri sağlar. Ancak bu elementlerin vücutta emilim, dağılım ve kullanılabilir hale gelmesi kolay değildir. Süt proteinlerinden lactoferrin, demir başta olmak üzere elementlerin emilim, taşınması ve kullanımını sağlayarak endometrioziste büyük destek sağlar.
Resveratrol, Melatonin, Epigallocatechin-3-gallate (EGCG), Kurkumin, Modifiye edilmiş narenciye pektini, Pueraria (kudzu çiçeği), siyah sarımsak, Calligonum comosum ve Uncaria tomentosa (kedi pençesi) özleri.
F-Yaşam Tarzı Stratejileri
Fiziksel Akitivite: Yeterli süre ve yoğunlukta yürüme, spor, beden egzersizleri gibi fiziksel aktiviteler, iskelet kaslarından irisin adlı hormonun salgılanmasına yol açar. Salgısı artan irisin hormonu beyine ulaşarak endorfin salgılanmasını sağlar. Endorfin ise kişinin kendisini daha iyi hissetmesine, ağrı hassasiyetinin azalmasına neden olur.
Yürüyüş, çeşitli sporlar ve beden egzersizleri ve meditasyon türleri endometriozise bağlı ağrı, inflamasyon ve insülin direncini azaltabilir. Beklenen faydayı sağlaması için yeterli yoğunlukta ve sürekliliğe sahip olmalıdır. Yüksek yoğunluklu ağır egzersiz üreme bozukluklarıyla ilişkili olabildiği için orta düzey egzersizler tavsiye edilir.
Stres: Bağışıklık fonksiyonunu baskılayarak, inflamasyonu artırarak ve hormonal dengeyi bozarak endometriozis semptomlarını kötüleştirebilir. Böylece daha şiddetli lezyonlar meydana gelir. Stresi azaltmak, ağrıyı hafifletmeye ve iyileşmeyi desteklemeye yardımcı olacaktır.
Uyku: Düzenli ve yeterli uyku, başta melatonin hormonun etkisiyle bağışıklığı, hormonal dengeyi destekler. İnflamasyonu azaltır.
G-Geleneksel Tedavi Yaklaşımı
Endometrioziste, geleneksel tedaviler, semptom kontrolünü sağlarlar. Hastalığın kök nedenlerini ortadan kaldırmazlar. Tam iyileşme sağlamaları beklenmemektedir.
1. Hormon Tedavisi
Gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) analogları ve antagonistleri: Semptomları hafifletmek için düşük östrojen seviyesini iyileştirir.
Aromataz inhibitörleri: Östrojen seviyelerini düşürür.
Oral kontraseptifler (OKS’ler): Ağrıyı ve kanamayı azaltmak için hormonları düzenler.
Progestinler (doğal mikronize progesteron, didrogesteron, dienogest, noretindron asetat, medroksiprogesteron): Ağrıyı azaltmak ve endometriozisin büyümesini yavaşlatmak için kullanılan sentetik progesteron.
Hormonal tedavilerde şu hususa dikkat etmek çok önemlidir. Biyoeşdeğer, yani kimyasal molekül yapısı doğal ile eş olan hormonlar kullanılmalı. Çünkü biyoeşdeğer olmayanların bazı avantajları olsa bile, kısa, orta ve uzun dönemde istenmeyen yan etkilerin kaynağı olabilmektedirler. Diğer önemli husus, hormon tedavilerinde özellikle doktor tavsiyesiyle kullanmak ve doktor kontrolünde kullanmak çok önemlidir.
Hormonal tedavinin bazı olası yan etkileri şunlardır: Kemik yoğunluğunda azalma, ruh hali değişiklikleri, meme atrofisi, ateş basması, vajinal kuruluk ve uzun süreli kullanımda merkezi obezite, hiperlipidemi ve artmış kardiyovasküler risk.
2. Ağrı Kesiciler
Steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar (NSAID'ler): Ağrı ve inflamasyonu azaldıkları için ağrıda ilk tercih olarak kullanılırlar.
Asetaminofen (Parasetamol): Antiinflamatuar etkinliği bulunmaz. Bazı özel durumlarda kullanılmaktadır. Karaciğer ve böbrek toksistesine karşı dikkatl etmelidir.
Opioidler: Çok şiddetli ağrılarda ancak tercih edilir. Bağımlılık yapabilme karakterleri unutulmamalıdır.
3. Cerrahi Tedaviler
Laparoskopik eksizyon: Daha iyi uzun vadeli sonuçlar için daha derin dokular dahil olmak üzere tüm lezyonları çıkarır. Nitelikli cerrahlara ve sigorta kapsamına sınırlı erişim zorlayıcı olabilir.
Laparoskopik ablasyon: Lezyonların ısı veya lazer kullanılarak yok edilmesidir.
Histerektomi: Rahimin bir kısmının veya tamamının, bazen yumurtalıklar da dahil olmak üzere çıkarılmasıdır.
Cerrahi komplikasyonlar, erken menopoz riski (overler alınırsa), yapışıklık oluşumu ve tekrarlayan ameliyatlardan sonra overlerde yumurta sayısının azalması gibi yan etkiler cerrahi tedaviler sonrası görülebilmektedir.
Ameliyat ve hormon tedavileri ağrıyı hafifletir, ancak nadiren bitirir. veya hastalığın altında yatan nedenleri ele alır. Kronik pelvik ağrısı olanların yalnızca %40 ila %70'inde ağrı kesici etki altı aydan uzun sürer.
Kısırlık vakalarında cerrahi, gebeliği %60'a kadar artırabilir, ancak endometriozisin ilerlemesini durdurmaz. Durum, bireylerin %20 ila %30'unda beş yıl içinde geri döner ve yaklaşık %36'sı ek cerrahilere ihtiyaç duyar. Endometriozis, histerektomiden sonra da geri gelebilir.
H-Diğer Tedavi Yaklaşımları
Anti-anjiyojenik ajanlar: Lezyon gelişimini ve yayılmasını azaltmak için yeni damarlanmayı önleyici ajanlar bulunmaktadır.
İmmünomodülatörler: Makrofajlar, NK hücreleri ve T hücresi gibi bağışıklık sistemi elemanlarının aktivitelerini regüle eder. tepkileri gibi bağışıklık sistemi bileşenlerini hedefler, ancak insan deneylerindeki faydaları şu ana kadar sınırlıdır.
Transkutanöz elektriksel sinir stimülasyonu (TENS): Ağrıyı gidermek için ciltte elektriksel stimülasyon kullanır. Kanıtlar, kronik pelvik ağrıyı ve cinsel ilişki sırasında ağrıyı azaltabileceğini ve yaşam kalitesini iyileştirebileceğini göstermektedir. TENS, doğru kullanıldığında minimum yan etkiyle güvenli kabul edilir.
Endometriozisten Korunma
Endometriozisin, bilinen adıyla Çikolata Kistlerinin neden olduğu duygusal ve zihinsel zorlukları oldukça ağır olabilmektedir. Bunun yanısıra ciddi tedavi süreci ve maliyeti, endometriozisten korunma önlemleri almanın önemini anlamamıza yardımcı olur.
Endometriozisi tamamen önleyemeyebilirsiniz. Ancak bazı yaşam tarzı değişiklikleri gerçekleştirmenin yanısıra inflamasyonu, oksidatif stresi ve östrojen seviyelerini yönetebilirsiniz. Bu değişiklikler riski azaltacak ve semptomları hafifletecektir. Ayrıca gen ekspresyonlarını etkileyerek, sağlığınızı ve muhtemelen gelecek nesillerin sağlığını olumlu etkileyecektir.
Riskinizi azaltmanıza yardımcı olabilecek bazı stratejiler şunlardır:
- Sağlıklı bir kiloyu korumak, ağrıyı yönetmek ve östrojen seviyelerini dengelemek için düzenli egzersiz yapın.
- İnflamasyonu yönetmek ve hormonları dengelemek için doğal yaklaşımlar bölümünde tartışılan beslenme prensiplerini izleyin.
- Bağışıklık fonksiyonunuzu desteklemek ve iltihabı azaltmak için sağlıklı bir bağırsak duvarına ve mikrobiyotaya sahip olun.
- Östrojen üretimini azaltmaya yardımcı olmak için alkol ve kafeini sınırlayın veya tamamen bırakın.
- Mümkün olduğunca organik gıdaları tercih edin ve toksik maddelere maruziyeti azaltmak için kimyasal içermeyen temizlik ürünleri ve kişisel bakım ürünleri kullanın.
- Yiyecekleri saklamak için cam veya paslanmaz çelik kaplar kullanın. yiyecekleri plastik kaplarda ısıtmaktan kaçının ve zararlı kimyasallara maruz kalmayı en aza indirmek için yapışmaz pişirme kapları kullanmaktan kaçının.
- Fiziksel veya cinsel taciz gibi bir travma geçmişiniz varsa profesyonel danışmanlık almayı düşünün.
- Stres tepkisini sıfırlamaya yardımcı olmak için her gün en az on dakika derin nefes alma egzersizi yapın.
- Genel sağlığınızı ve dayanıklılığınızı desteklemek için neşe ve rahatlama getiren aktivitelere düzenli olarak katılın.
Referanslar:
1- https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7478014/
2- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30307628/
Lütfen soru ve yorumlarınızı yazınız...
Whatsapp, Instagram veya Facebook'tan soru sorabilirsiniz...
Bloguma abone olabilirsiniz...
Yine çok değerli bilgiler.devamini bekliyoruz hocam
YanıtlaSilDevamını en kısa sürede tamamlayacağım.
SilTeşekkür ederim. Konuya ilk fırsatta devam edeceğim.
YanıtlaSil